31 Ocak 2017 Salı

YALANCI MEVSİM

Sessizce ilerliyorum hayat yolunda. Mevsinlerden kış. En anlamlısı, tükenişlerin resmi, gülümsemelerin habercisi.

Kışa yakışan en güzel zaman,  şehirden uzak sakin bir çınar altında geceyi dinlemektir.  Gecenin olmazsa olmazı, Ay'ın ışığıyla canlanan, suskunlukla harmanlanan, bir battaniye ve etrafa süzülen durgun, buruk bakışlarla içine içine ağlayarak, iliklerine kadar yaşarsın kışı. Sessizce ağlarken gözlerinden akan damlanın gözyaşı olduğunun sananlar(!) aslında onlar birer eriyip giden ruhumun damlalarıdır.

Karışıktır kış mevsimi. Yalancıdır ama tutkusu büyüktür. Güneşi vardır ama aldatır. Aslında kuru soğuyuyla diriltir beden diye taşıdığın cesedini. Durup düşünürsün öylece "Ne yaptım?"  diye o zaman da kışın sessizliğiyle suskunluğu yaşarsın.

İşte bu yüzden kış benim mevsim. En iyi kamufule olduğum iç kanamalarımı durdurduğum yalancı mevsimim.

30 Ocak 2017 Pazartesi

KALAN SON BEŞ DAKİKA


"Bana ait ne varsa seni korkutuyor
Sana ait ne varsa hiçbiri benim değil
Belki ölmek hakkımı kullanıyorum
Belki gelmem gelemem beş dakika bekle git
Attila İlhan "


Anılar...  Her zaman acıyı canlı tutar. Zaman geçer, mekan kaybolur. Alışmaya çalışırsın zamanın suskunluğuna, güneşin sessiz batışına.

Geçtiğin portakal çiçeği kokulu sokaklarda ararsın beni divane olmuşçasına. Ararken zaman, su gibidir. Ey sevgili! Sen baktıkça su akıyor, su aktıkça ben kayboluyorum. Sensiz olan boşlukta. Hiç bir yere hiç kimseye ait olamıyorum, anılarımla tutunurum sandım ama özlemle harmanlandığında geriye o da kalmıyor.

Sana söyleyemediğim, içime atıp boğazıma, bir balığın kılçığı kaçmış  gibi düğüm düğüm yutkunuyorum,  sana söyleyemediklerimi. "Neden? " diye sorarsan eğer korkuyorum belki sensiz olmaktan belki de senli çok mutlu olmaktan.

Korkularla yüzleşmek, savaşmak gerek,  bu deli saçması,  sarhoş halden çıkıp yaşamak gerek asıl hayatı.

Şimdi durup nasıl diye düşünürken:

Bırak kendini dalganın sesine,
Bırak kendini sonsuz maviliğe ve
Bırak kendini ömrümüzün kalan son beş dakikasına...

27 Ocak 2017 Cuma

NEYE YARAR

Ellerimle yokluyorum etrafı , dokunduklarım yabancı, anlaşılması güç. Gözlerimle görmeye çalışıyorum ama her yer karanlık. Burası neresi olabilirdi ki ?.. Buldum!  İçimdeki boşluk. Yarım kalmış, yaşatılmamış eksik duygularımın içi. Dilimin ucuna kadar gelip ertelenen sözler vs.  Bunun sonu,  dur denilmediği sürece yok. Devam ettikçe, tarlana ekilmiş pişmanlık tohumunu biçeceksin. Biçtikçe filizlenecek ve göz yaşlarınla beslenip, meyve verecek.

İşte bittin. Pişman oldukça bu duygunun sana taktırdığı maske yüzüne yapışacak ve sen tek bir şeyle kurtulacaksın.

Hayata karşı cesur ve beklenti içerisinde olmadığın zaman.

Düşünmenizi istediğim bir şey var. Hayatınız boyunca "Keşke, - saydım, - masaydım... 'yani geçmişte yaptıklarınıza ya da yapmadıklarınıza takılmadan geçirdiğiniz bir yada iki gününüz olur mu?  Geçirenler elbette olmuştur.  Ama belli bir yaşa gelip, hayat dersi almış kişiler.

Bence pişmanlık:
PİŞMANLIK . (KEŞKE+UMUTSUZLUK) =GEÇMİŞİ YAŞAMAK tır. Bana göre pişmanlık duygusunun matematiği budur. Tabii herkese göre farklı formalizeler vardır.

Yaşadığımız olaylar o an gerçekleşirken,  yaşanılanlarda biraz huzursuzluk kokusu alınıyorsa diğer günlerde etkisi sürüyor. İyi zamanlarda geçmişi, kötü zamanlarda ise şimdiyi düşünüyoruz.  Ve o an söylenen tek bir şey var o da KEŞKE...

Yazımı Dostoyevski'nin sözüyle tamamlamak istiyorum.
"Ne yaparsan yap,  pişman öleceksin.
Belki yaptıklarından belki de yapmadıklarıdan. "