22 Ekim 2016 Cumartesi

EN ÇOK DA KENDİMDEN...

Kaçıncı bu gidişim , susuşum , içime atışım kaçıncı?

Sanmasınlar ki vurdum duymazım , sanmasınlar ki hiçbir şeyin farkında değil , sanmasınlar ki ben hala küçük , her şeye kanan 5 yaşındaki kız çocuğuyum...

Büyümekten soğuttular , ağlamaktan , gülümsemekten , paylaşıp dertleşmekten... Neden herkes sahip oldukları hayata karşılar?

Neden herkes deveye hendek atmakla uğraşıyor ki ?

Sürekli sorgulamaktan , sorgulanmaktan yoruluyor insan .

Yıktığım her duvarlarda yenisini inşa ediyorlar. Nereye kadar yıkacağım ? Nereye kadar çekeceğim bu acıları? Suskunluğumla denizler taşacak , kayalara vurdukları hırçın dalgalarıyla kayaları aşındıracak. Kim nereye kadar dayanacak söyleyin bana?!

Kaçıp saklanıyoruz her gece yorganın altına sanki tüm dünya bize düşman olmuşçasına . Büyümek bu ise eğer özür dilerim kendim , ben yapamayacağım. Tükendim , tüketildim artık...

Ben anlamaya çalıştıkça anlaşılmıyor isem,

Düşlerimi kuşkusuzca gerçekleştiremeyecek isem,

Bana armağan edilen hayatı benim adıma belirlenen çerçeveye
sığdırmaya çalışacak isem,

Kusura bakma  kendim...

Özür dilerim her şeyden , herkesten..

En çok da kendimden....

17 Ekim 2016 Pazartesi

EN ÖNEMLİSİ DE...



Bir yerden başlamak gerek. Kendimizden , çevremizden yada yaşanmamışlıkların arkasına sığınıp,kaçtıklarımızla yüzleşmemiz gerek. Bu cümleyi okuduktan sonra aklınıza ilk gelen soru "İyi de nasıl yapacağım?"dır. Bir kereliğine hayatınızı "Neyi?,Nasıl?"gibi sorulara sığdırmadan yaşamayı denesenize... Belki farkı o zaman görebilirsiniz , kim bilir?

Şuan bulunduğumuz yada iç yüzü ile yeni tanışmaya başladığımız ki çoğumuza göre olmaz olası hayatın hangi pencerensinden yada ne tarafından baktınız? Çoğumuz ilk anda boş tarafından bakarız.Ama en en çıkılmaz ,"bunun hiçbir dolu tarafı yok." dediğimiz zamanlarda bile o kadar dolu taraf vardır ki sadece görüp anlayabilmek gerekir. Bu apaçık "bak ben buradayım" demez,fark edilmeyi bekler her zaman . Fark edeceğiniz anı siz belirlersiniz .

Çoğu yaşadığınız olaylarda ilk yaptığınız kurgulamaktır . Beyin her olayda "NASIL ve NEDEN?" sorularının cevaplarını aradığı için başlar senaryoları yazmaya. İlerleyen zamanda(kurgulamayı bıraktığınız zaman)bunu gördüğünüz an olaydan soğuyup , unutmaya yada bu konuyu düşünmenize engel olduğunuz zaman anlarsınız. Kendinizi görmeye başladığınız an her şeyi göreceksiniz...

Aslında "kendiniz görmeye başladığınız an" diye bir şey yoktur. Sadece içinizde bıraktığınız(yaşanmamışlıklar), korktuğunuz yada kendinize sesli bir şekilde söylemeyip , buna inancınız olmadığı için çevrenizden "kendini gör , kendin ol" lafları ortaya çıkar .
Bütün bunların tek veya bir çok sebebi aslında biziz yada bizi etkileyen faktörlerdir. Bir insan gerçekten inancı olduğu her şeyi başarabilecek güçtedir. Sebebi bizizden kastım şu ki anı yaşamak yada anın getirdiği duyguları yaşamak tamamı ile bizim tercihimizdir . Yaşanmamışlıklar da öyle . Ne demek istediğimiz iyice bir düşünün, elbet aklınıza en doğru cevap gelecektir.

Bu hayatta ki pişmanlıklarınızı en kısa sürede anlamanızın yolu :

Her anınızı düşünmeden ( kurgulayıp , planlamadan) yaşamayı öğrenmektir. Öğrenirken verebileceğim en güzel ipuçları;kendinizin değerini ve size verilen değerin kıymetini bilmektir.

En önemlisi de....

16 Ekim 2016 Pazar

YAŞANMAMIŞLIKLAR...

Kayıp içi birçok acıya hapis olmuş yıllarımın ardından şimdiye gelip , orada kalmaya çalışmak...

Düşünüldüğünde zor geliyor insana ama oluyor işte durmak bilmeyen zaman gibi... Hem kanatıp hemde zamanla yarayı soğuttuğu gibi.

Şimdi de yani anda kalmak , anı yaşamak gerek . Ama öyle hafife almaktansa gerçekten de ya o anın tadını doya doya çıkarın yada yaşamaya kalkmayın çünkü o zaman kendinizden çooook uzaklaşıyorsunuz.

Anı yaşamak dediğimiz temel hayat felsefimize baktığımızda , yapması çok basit görünüp , etkili olan bir şeydir. Temelinde hissetmek ve ne bir saniye öncesini nede bir saniye sonrasını düşünmek yatar.

Geçmişin getirilerine , açtığı yaralara , içinizde bıraktığı derin izlere bir bakın . Ama sadece bakıp geçmeyin , aynı zamanda hatalarınızın da farkına varıp , görmeye çalışın. Bunu yaparken o tarihte kalmayın sadece anımsayıp şimdiye dönüş yapın . Pişmanlıklarınızı görüp hissettiğinizde evet canınız çok yanıyor  ama şuan ki sağlam karakterinizi o pişmanlıklar oluşturuyor . Ama bu anlayan ve gören için geçerlidir . Anlamayıp veya anlamamakta ısrar edenlerde vakti geldiğinde öyle bir şeyle karşılaşacaklar ki o zaman anlayacaklar . Ama onu yaşamamaya gayret edin çünkü genelde o size sevdikleriniz tarafından verilen bir hayat dersidir...

Bu dersi alırken kendinizi yalnız hisseder , birine ihtiyaç duyarsınız.Bu sadece o ders için geçerli değildir her zaman bu böyledir.İnsan duygularını paylaşmak için birine ihtiyaç duyar.Bu bir nebze doğanın kanunudur...

Bunda duyulan ihtiyaç ise yaşanmamış , yaşatılmamış duygulardır. "Büyüyünce yaşarsın ne olacak sanki?" diyenler elbette çoktur. Ama onlarda kendilerinden kaçtıkları için öyle söylerler.

Yaşanılmıyor sonradan ,yaşasanız bile o anki tadı vermiyor , bundan emin olabilirsiniz. Çünkü o"AN"da ki lezzeti asla vermez. Ha deneyip de yapanlar, yapmaya çalışanlar elbette var. Yapamayanlar ise çekindiklerinden değil , korkularından dolayı yılların biriktirdiği veya ertelediğimiz o yaşanmamış duyguların korkusu...

Şuan bu satırları okurken de anda kalın . Bu yazar bize neyi aşılamak istiyor yada hangi tecrübesini aktarmaya çalışıyor , okurken cevabını bulmaya çalışın . Ama arayarak değil , anda kalıp hissettiğiniz zaman cevabı bulmuş olacaksınız hemde size en içten gelen doğru cevabı....

Hayatınızı , geçmişi ya da geleceğinizi kurgulayarak değil de , anda kalıp onun vermek istediği hediyeleri hissederek almaya çalışın.

En önemlisi yaşanmamış duyguları yaşayarak ...